EVİN İLYASOĞLU
Allegro
Benim çocukluğum Boğaz kıyısındaki Arnavutköy’de geçti. Yaz gecelerinde karşı kıyının, Çengelköy’ün ormanlık alanından bülbül sesi gelirdi. Tabii o zamanlar ne böylesine kara trafiği ne de turist motorlarının müziği vardı. Geçen hafta gazetelerde bir haber çıktı: “Bülbülün Notalarını Çözecekler” başlığını taşıyordu. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü “Doğadaki kuş seslerinin armonisi” başlıklı bir çalışma yapıyormuş. Özellikle de bülbül üstünde durulacakmış. Kameraları ve kayıt cihazlarını alıp bülbüllerin sık bulunduğu uzak alanları pilot bölge seçmişler: Bursa, Kocaeli, İğneada gibi. Projeyi Doçent Seyit Yöre yönetiyor. Çalışmada bir de biyolog var: Mehveş Mertcan. Doğadaki tüm kuşların sesini kayıt altına alıp arasından bülbül seslerini ayıklayacaklar. Öncelikle bu araştırmacıları kutlarım. Son derece itina isteyen çok özverili bir çalışma. Bizim edebiyatımızda da çok önemli yeri olan bülbül şakımaları, projeye daha duyarlı bir boyut katacak. Sonunda yazacakları kitabın önsözüne belki divan edebiyatından bülbül dizeleri de alırlar.
Bu çalışma bana Fransız besteci Olivier Messiaen’in kuşlar üstüne yaptığı araştırmalar sonucu yazdığı piyano solo, orkestra veya oda müziği eserlerini hatırlattı: Kuşlar Kataloğu (1958), Egzotik Kuşlar (1956) Kara Kuş (flüt ve piyano için 1952). Olivier Messiaen (1908-1992), 20. yüzyılı önceki çağların bir birikimi olarak kabul eder. Antikçağ’dan başlayıp tüm müzik tarihini derinlemesine incelemiştir. Aynı zamanda dünya coğrafyasını da tarayıp değişik kültürlerden etkilenmiş, örneğin Uzakdoğu’nun ritimlerini müziğine katarak, kendi özgün biçemini yaratmıştır. Paris’teki St.Trinité Kilisesi’nde tam 61 yıl org çalmıştır. Yetiştirdiği öğrenciler arasında Boulez, Xenakis, Stockhausen, Nono gibi çağın ünlü isimleri vardır. Kuşların şakımalarını derinden inceleyen besteci, kendini bir bakıma “kuşbilimci” olarak da kabul eder. 1950’lerden başlayarak eserlerinin ses rengine parlaklık katmak ve ritim öğesine yön vermek için kuş seslerini kullanır. Paris çevresindeki ormanlarda günlerce, 24 saat kuşları dinleyip seslerini notaya aktarır. 1960’lardan sonra kuş seslerini artık bloklar halinde, salkım notaların heterefonik dokusunda işler. Bundan sonra, müziği ileriye akan, devingen bir yapı değil, statik bir sanat dalı olarak kabul eder. Kuş şakımasında sesin yol alması, kuşun şarkı söylemesi, söz konusu değildir; anafikir gelişime uğramaz, aynı düzlemde süslenerek çoğalır. Messiaen aynı kuşun aynı ortamda aynı şekilde şakıdığını da kanıtlamış, sayfalarca nota defteri tutmuştur.
2.5.2018 Cumhuriyet