EVİN İLYASOĞLU
Allegro
Eskişehir, kültürüyle, tarihiyle, çocuklara ve gençlere dünyaya açtığı pencerelerle Yılmaz Büyükerşen’in, baştan yarattığı bir kent. Bu hafta orada, Atatürk Kültür Sanat ve Kongre Merkezi’nde şef Ender Sakpınar yönetimindeki kentin senfoni orkestrasını dinledim. Büyükerşen’in talimatıyla 2002 yılında kurulan orkestranın sanat yönetmeni ve şefi 2004’ten beri Ender Sakpınar. Sanatçı bir ailenin çocuğu olarak yetişmiş, Fransa’da önemli merkezlerde deneyim kazanmış, Türk dinleyicisinin nabzını tanıyor, gençlerin ihtiyaçlarını biliyor; Türkiye’nin ve dünyanın önemli solistlerini konuk ederek orkestrasını yüreklendiriyor. Konser Schumann’ın 4. Senfonisi ile başladı. Orkestra, enerjisini ortaya koyarken eserin inceliklerini de dikkatle sergiledi. Bu kez dünyanın zirvesindeki kemancılardan Maxim Vengerov’un topluluğa konuk olması büyük sürprizdi. Üstelik hiç tanınmayan bir konçertoyu, Azeri besteci Kara Karayev’in keman konçertosunu çaldı. 1918-1982 arasında yaşayan bestecinin bu yapıtı 1967’de ortaya çıkmış. Vengerov da hayatında ilk kez çalıyordu. Yirminci yüzyıl değerlerini post-romantik derinliklerde işleyerek o müthiş virtüozitesini ortaya koydu. Eskişehir’in genç orkestrası ise bu eserdeki eşliğiyle önemli bir sınavı başarıyla verdi. Orkestra üyelerine belediye tarafından kadro verilmiş olması, İzmir Karşıyaka Belediyesi, Muğla Belediyesi gibi başka yörelere de örnek olmuş. Böylece amatör coşkuyla çalan profesyonel bir topluluk yaratılmış. Salonun renkleri, koltukların rahatlığı, akustiğin güzelliği ve her yaştan seyircinin coşkuyla, dikkatle konseri izleyişi, görmeye değerdi.
Eskişehir’i ve kentteki diğer kültür merkezlerini gezince, geçenlerde Vehbi Koç Büyük Ödülü’ne değer bulunan Belediye Reisi Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’e ülkede ne kadar ödül varsa verilmeli, diye düşündüm. “Şehir bir okuldur. Yaşayan şehir yaratılmalıdır. Benim hedefim gençler ve çocuklar. Kendimi Atatürk’e ve ilkelerine bitmeyen bir borç içinde hissediyorum” diyordu ödül konuşmasında. Bir cumartesi günü Eskişehir’e gidin. Her köşesinin nasıl yaşadığını görün. Çevre ilçelerden gelenlerin hayranlığına tanık olun. Opera binasındaki salonları, konserleri, sergileri, Haller binasını, Sazova Masal Şatosu’nu, Mumya Müzesi’ni, Kurtuluş Savaşı Müzesi’ni, Cam Müzesi’ni, Odunpazarı evlerini, parkları, porsuk çayının nasıl denize dönüştüğünü görün. Tiyatroda bir temsil izleyin. Senfonide bir konser yakalayın.
Su altı dünyası, bilim-deney merkezi, uzay evi, korsan gemisi, masal şatosu... Her kuşak için, günün her saatinde yapılacak bir şey var Eskişehir’de. Halkevleri ruhundan yola çıkılmış. Öte yandan ilk açık öğretimi yaratan üniversitesi, ilk renkli televizyonla yayın yapan kanalları yine başkanın “beşikten mezara eğitim” ilkesine dayanıyor.
28.3.2018 Cumhuriyet