EVİN İLYASOĞLU
Allegro
Soprano Burcu Hancı, yeni tanıştığımız bir ses. Geçen hafta Gürer Aykal yönetimindeki BİFO’nun eşliğinde Berg Şarkıları’nı söyledi. Orkestrayı dinliyor, şarkıların içine giriyordu. Geniş, güzel bir sese sahip. Entonasyonu iyi, kültürlü bir şancı. Programdaki Alban Berg’in ilk döneminden 8 şarkı, yürekli bir seçimdi. Mahler dilinde, post romantik, senfonik şarkılar. Salonun arkalarından duyulmadığı söylendi. Oysa bu şarkılarda solistin sesi yer yer orkestranın bir üyesi gibidir. Burcu, Mustafa Yurdakul’un öğrencisi, Hacettepe Konservatuvarı mezunu, yurtdışında birçok merkezde sesini duyurmuş, Luciana Serra ve Eva Mei ile çalışmış. Halen Akademi BİFO’nun üyesi. İleride onun adını çok duyacağız. Zaman içinde sahneyle ve orkestrayla da daha doğal bir bağ kuracaktır.
BİFO’nun diğer solisti dünya çapında bir trompetçi olan Gabor Boldoczki idi. Ünlü müzik merkezlerinde dünyanın önde gelen topluluklarıyla çalan, ödüller kazanan ve önemli etiketlerle kayıtlar yapan bir sanatçı. Boldoczki önce Penderecki’nin Trompet Konçertino’sunda sonra da Mozart’ın Korno Konçertosu’nda solist oldu. Henüz 2015’te bestelenmiş bir yapıtın ilk Türkiye seslendirisini dinlemek heyecan vericiydi. Penderecki gibi çağımızın dev bestecisinin yeni buluşları gelenekselle bağdaştırması ve kendine özgü dili koruması, genç besteciler için bir ders gibi olmalıydı.
Yine program notlarını okumayan dinleyicimizden yakınacağım: Alban Berg’in şarkıları arasında ve Penderecki’nin bölümleri arasında bıkıp usanmadan alkışladılar. Ama gerek Berg, gerekse Penderecki sonlandığında bu konuda cimri davrandılar. Eser bölümleri arasında alkışlamayı sanki bir gelenek saymaya başladılar. Oysa besteci o bölümleri karakter ve tempo olarak eseri bölmek için yazmış. Çalanlar için eser ara vermiyor, onların kafasında devam ediyor. Yersiz alkışlarla da konsantrasyonları bozuluyor. İlk bölümün son eserinde, doğup büyüdükleri Mozart için büyük tezahürat gösterdiler. Sonuçta biz, esere emek veren yorumcuları değil, anlaşılan bestecileri alkışlıyoruz. Gabor Boldozcki, Mozart’ın konçertosuna da son derece zarif bir yorum getirdi. Gürer Aykal, her zamanki gibi solistleri özenle takip etti. İkinci yarıdaki Şostakoviç’in 9. Senfoni’si orkestranın zaferiydi. Bütün çalgı toplulukları geniş ses paletinde dengeli ve etkileyici bir ortam yarattılar. Aykal, Şostakoviç’i çok severek yönettiğini hissettirdi. Orkestra üyelerinin konser sonunda şeflerine gösterdikleri tezahürat ise çok ayrıcalıklıydı.
14.2.2018 Cumhuriyet