EVİN İLYASOĞLU
Allegro
Geçen hafta, 27 Ocak Mozart’ın doğum günüydü. Müzik tarihinde Wolfgang Amadeus Mozart kadar adından çok söz ettirmiş, üstüne kitap yazılmış, film ve tiyatro kahramanı olmuş bir başka besteci daha yok. Onun üstünlüğü yalnız geniş kitleye seslenen, popüler yapıtlarından değil, yüzyıllar boyunca değeri yitmeyen “klasizm”inden kaynaklanır. En sofistike klasik müzik yorumcusundan, klasik müzikle hiç ilgisi olmamış sıradan bir dinleyiciye kadar, herkes favorileri arasına Mozart’tan ekleyebilecek bir eser bulabilir.
Mozart, otuz beş yaşında öldü. Beş-altı yaşından beri bestelemekte olduğu düşünülürse otuz yıla sığdırdığı, sayısı altı yüz otuza yaklaşan yapıtla insanlığa kocaman bir hazine bıraktı. Nüktesi, çocuksu coşkusu, hemen dinleyiciyi kavrayıveren tılsımı ve tüm yalınlığın ardında yatan o derin düşüncesi, onu nice besteciden ayrıcalıklı kılar. Gerek özel yaşamında, gerekse içinde yaşadığı tarih diliminde karanlık günler geçirse de hiçbirini müziğine yansıtmaz. Mozart’ın müziği katıksız, saf müziktir.
Aydınlanma bestecisi Leopold, Mozart’ın oğlu olarak Salzburg’da dünyaya gelir. En büyük şansı, kendi dehası kadar, aydın bir babaya sahip olmasıdır. Çok iyi bir gözlemcidir, küçücük yaştan beri yaptığı gezilerden pek çok kişiyi belleğine kazımış, sonradan bazılarını operalarındaki kahramanlara dönüştürmüştür. Mozart patronlarına adadığı yapıtlar da bestelemiştir. Divertimento, serenat ya da kasasyonlar, açık havada, akşam saatlerinde çalınan, zamanın “hafif müzik” türleridir. Arkadaşına doğum günü armağanı almaya parası yoksa bir divertimento besteleyiverdiği ya da pek çok yapıtını sipariş üzere yazdığı bilinir. Kafasının içine hücum eden müziksel düşünceleri bir çırpıda yazabilmesi, her an, her ortamda, gürültü, kalabalık demeden besteleme sürecine girebilmesi, Milos Forman’ın Amadeus filminde güzel canlandırılmıştı.
Mozart, kendi üstünlüğünün farkındadır. Ancak, çevresindekilerin onunla eşdeğer zekâ ve yeteneğe sahip olmadığını acı deneylerle öğrenir. Entrikaları tanımayacak kadar saf yüreğini, çıkarlarını korumayı bilmeyen çocuksu yönünü, ölüm döşeğine kadar taşır. Son zamanında diz boyu borcu, karısı Constanza’nın kaprisleri, çevreden gelen daha hafif müzik talepleri onu bunaltır. 1784’te bir sığınak gibi mason locasına girer ve Puchberg adlı arkadaşı onu borçlarından kurtarır. Prag için bestelediği ünlü operası Don Giovanni’den sonra Mozart’ın ileriye hep umutla bakan iyimser yönü yitmiştir. Öğrenci sayısı da çok azalmıştır. Bu arada gülünçlü operası Cosi fan tutte’yi yazması, aynı zor günlerde, yedi hafta içinde son üç senfonisini ve bir dizi kuvartetini bestelemesi; yaşamındaki en büyük muammalardan birisi olan Requiemi ateş nöbetleri içinde sanki kendi ölümü için bestelemeye koyulması ve yine bu arada La Clemenza di Tito’yu; hemen arkadan Sihirli Flüt’ü ortaya çıkartması inanılır gibi değildir. Requiemi (ölüm duası) büyük bir gayretle ölüm döşeğinde yazar. Öğrencisi Süssmayr’a, Lacrimosa’nın sonuna dek dikte ettirir, geri kalanı taslak halinde bırakarak 5 Aralık günü ölür. Peter Shaffer’in oyununda kurgulandığı gibi Salieri tarafından kasten zehirlenmemiştir. Böbrek hastalığından öldüğü tahmin edilir.
İster Mozart’ı anmak için, ister ruhunuzu dinlendirmek için bugünlerde onun piyano sonatlarını, keman konçertolarını, flütlü kuvartetlerini ya da ünlü aryalarını dinleyin. Ruh halinize iyi gelecektir.
31.1.2018 Cumhuriyet