EVİN İLYASOĞLU
Allegro
45. İstanbul Müzik Festivali kapsamında, Aya İrini’deki Londra Oda Orkestrası’nın konserini şef Christopher Warren-Green yönetti. Sahnedeki güvenli duruşundan müziğin içine girişi, orkestrasına ve izleyicisine müziği aktarışı, tarihteki büyük şeflerin benzeriydi.
45. yılındaki “sıra dışı” İstanbul Festivali geçen hafta başladı. Bana sunulan onur ödülüyle benim için de sıradışı oldu bu yılki festival. Ben bu festivalin arka sokaklarında yetiştim. Festivalin fikir babalarından Cevad Memduh Altar’ı, Nejat Eczacıbaşı’nı yakından tanıdım. Onların görgüleri ve derin bilgilerine karşın ne kadar alçakgönüllü olduklarını izledim. İstanbul Festivali yıllar boyu sadece uzaklardan adını duyduğumuz nice efsane sanatçıyı yanı başımıza taşıdı. Bu yıl da cıvıl cıvıl bir programla İstanbul’un dört bir yanından sesini yükseltiyor.
Açılışta Sascha Goetzel yönetimindeki BİFO, Saint-Saens’ın viyolonsel konçertosunda gencecik çellist Andrei Ionita’ya eşlik etti. Onu birkaç yıl sonra, biraz daha olgunlaştığında yine dinlemek isteriz. BİFO Güllü Şövalye Süiti’nde orkestrasının heybetini sergiledi.
Aya İrini’deki Londra Oda Orkestrası’nın konserini şef Christopher Warren-Green yönetti. Sahnedeki güvenli duruşundan müziğin içine girişi, orkestrasına ve izleyicisine müziği aktarışı, tarihteki büyük şeflerin benzeriydi. Onun adını birkaç yıl önce Bilkent Senfoni programında görmüştüm. İstanbul’da ise piyanist Nelson Freire ile yine Aya İrini’de çalmıştı, mekânın yabancısı değildi. Yılların deneyimini kazanmış Londra Oda Orkestrası ile seslendirdiği Beethoven programında bizi bestecinin o büyük dünyasına götürdüler. Keman Konçertosu’nu özenle çalan Leningrad doğumlu solist Alina Postkina Sibelius yarışmasının birincisi. İlk ölçülerinden sonuna kadar homojen bir anlatımla abartısız bir Beethoven yorumu sundu. Onun adını yarınlarda daha çok duyacağız. Bestecinin Eroica senfonisi ise büyük coşkusuyla uzun süre kulaklarımızda kalacak.
Konsere doğru konuşmalar
Festivalin son yıllarda giderek artan bir özenle hazırladığı konsere doğru konuşmaları bu yıl daha da zenginleşmiş. Asuman Kafaoğlu-Büke’nin danışmanlığında hazırlanan programlar yalnız o geceki konserin içeriği değil, bağlantılı sanat dallarının uzmanlarıyla zenginleşiyor. Okurlarıma konser mekânına biraz erken gidip bu konuşmaları mutlaka dinlemelerini öneririm. Bu akşam Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’de yer alacak olan J. S. Bach’ın Goldberg Çeşitlemeleri’ni dinlemeden önce Demirgil Salonu’nda, saat 18.00’de Prof. Dr. Cem Say’ın “Deha Programlanabilir mi?” konuşmasını, 19.00’da ise Enis Batur’un Goldberg Çeşitlemeleri anlatısını kaçırmayın. Yarın akşam Süreyya Operası’nda Nilüfer Kuyaş’ın “Romantizmden Modernizme” konuşması; 9 Haziran’da St. Petersburg Rus Oda Filarmonisi öncesinde Aydın Büke’nin Aya İrini’deki Birinci Dünya Savaşı’nda sağ kolunu kaybeden ünlü Avusturyalı piyanist Paul Wittgenstein için bestelenmiş sol-el konçertoları konuşması; bir tıp doktoru ve romancı olan Ercüment Cengiz’in 10 Haziranda Aya İrini’deki roman sanatını resim mi, müzik mi sorularıyla irdelemesi; Tuna Kiremitçi’nin Çellistanbul konseri öncesindeki “çello aşkı” anlatısı; Matthias Goerne’nin liedlerinden önce Süreyya Operası’nda şair Küçük İskender’in “şiir ve şarkı” konuşması çok değerli etkinlikler.
Ve merakla beklediğimiz Philipp Glass senfonisinden önce Aya İrini’de Aykut Köksal’ın post-modernizm konuşmasını kaçırmayın.
7.6.2017 Cumhuriyet