Bilkent Üniversitesi’nde Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nin ve çeşitli işlevlerde orkestraların kuruluşları Türkiye için eşi görülmedik bir atılımdır. O zamanların dekanı Prof. Ersin Onay’ın öncülüğündeki bu yolculuğun başarı öyküsü Ersin Bey’in kaleminden 347 sayfalık bir kitapta toplanmış. “Topraktan Sahneye” başlıklı kitap, Bilkent’teki müzik eğitim sisteminin yerleşmesini ve orkestraların kuruluş öyküsünü anlatıyor. Kitabı Sun Yayınevi basmış, 247 sayfalık bir derleme olmuş.
Proje destekçisi İhsan Doğramacı
1986’dan başlayarak, Müzik Hazırlık Okulu, Avrupa’nın dört bir yanından gelen gençlerden oluşan Bilkent Üniversitesi Gençlik Senfoni Orkestrası (BUGSO), Bilkent Uluslararası Müzik Yaz Okulu, Erken Müzik Eğitim Programı, Akademik Senfoni ve Sinfonietta Orkestrası (BASSO), Bilkent Akademik Orkestralar Topluluğu (senfoni, sinfonietta ve oda orkestraları) ve kayıt stüdyoları, ülkemizin hiçbir kurumunda rastlanmamış bir süratle Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi altında toplandı.
Bütün bu projelerin destekçisi İhsan Doğramacı, fikir babası ve yönetmeni Ersin Onay, konserlerdeki orkestra şefi Gürer Aykal, solisti ise çoğu zaman Suna Kan idi.
Orkestra işçiler için çalmış...
Ersin Onay’ın 1991 yılında BASSO’yu nasıl kurduğunu anımsarım: Dağılan SSCB’den, Türki cumhuriyetleri’nden tek tek sanatçı seçmişti. Hatta Özbekistan’daki 22 kişilik yaylı çalgıları olduğu gibi getirtip orkestranın kadrosuna katmıştı. Ne de olsa yıllarca birlikte çalmaya alışmış bu topluluk kendi müzik ailesini Bilkent ailesiyle kaynaştırmıştı. Ersin Bey, Avrupa’nın da tüm yörelerinde orkestralara ve müzik okullarına ilanlar vermiş, büyük Bilkent Senfoni’ye değişik coğrafyaların kültürlerinden seçtiği sanatçıları katmıştı. Bunlar yalnız orkestra üyesi değildi. Zaman zaman solist niteliği taşıyanlar öne çıkıyordu. Ve tümü de aynı zamanda Müzik Fakültesi’nin öğretim üyeleriydi. Burada değerli başkemancı Server Ganiyev’in hizmetlerini anmadan geçemeyeceğim.
Daha binaların temelinin atıldığı günden, “topraktan” başlıyor anlatım. İşçilerin 10 ayda tamamladıkları binadaki ilk konser yine onlar için yapılmış: Gürer Aykal yönetimindeki orkestra açılış gecesinde, ilk kez klasik bir konser dinleyen işçiler için çalmış.
1994’ten itibaren yıllarca Anadolu’nun değişik köşelerinde düzenlenen Bilkent Uluslararası Anadolu Müzik Festivali 51 ile ulaşırken, klasik müziğin kendi dar dinleyici kitlesini aştığına tanık olduk. Orkestra üyeleri ise bu konserlerle Anadolu kültürünü tanımış, Anadolu insanına yaklaşmışlardı. Örneğin Şırnak, Siirt, Batman, İskenderun gibi her gece ayrı bir kentte, çoğu zaman konser sahnesi yaratarak dinletiler yapmışlardı.
Ersin Bey’in kitabında değişik yörelerden pek çok anı, afiş, gazete küpürü, dergi söyleşisi ve fotoğraf var. Bir başka güzel işbirliği daha ortaya çıkıyor bu anılarda: Bilkent Orkestrası’nın yıllarca İstanbul Müzik Festivali’nde çalması! BASSO, uzun yıllar, Türkiye’nin en iyi akustiğine sahip konser salonunda çalan, en nitelikli orkestrası olarak kimliğini korudu. Bu kitapla, bir kültür biriminin inşa edilişine anılarla ve belgelerle tanıklık ediyoruz. Arşiv değeri bilmeyen kurumlara örnek olması gereken bir çalışma.
29.3.2017 Cumhuriyet