EVİN İLYASOĞLU
Allegro
İSTANBUL KONGRE SALONU AKUSTİK VE ATMOSFERDEN YOKSUN
Akustikten ve atmosferden yoksun bir mekânda konser düzenlemeyi hem sanatçıya hem de gerçek konser meraklısına karşı saygısızlık olarak görüyorum. Perlman’ı Perlman yapan üstün müzikal özellikler salonun ortamında harcandı gitti.
Geçen hafta çağımızın en müthiş kemancılarından Itzhak Perlman, Yapı Kredi Private Bankacılık sponsorluğunda İstanbul Kongre Merkezi Harbiye Salonu’nda bir konser verdi. 550 TL’ye kadar bilet satıldı, salonda 4000’e yakın izleyici vardı. Bu büyük sanatçıyı getirdiği için sponsora teşekkür edemiyorum; zira böylesi akustikten ve atmosferden yoksun bir mekânda konser düzenlemeyi hem sanatçıya hem de gerçek konser meraklısına karşı saygısızlık olarak görüyorum.
Perlman’ın piyanist Rohan de Silva ile verdiği resital, mutlaka tarihi bir olaydı. Ama ne Perlman’ın 1714 yapımı Stradivarius kemanı, ne o yağ gibi akan, dinleyiciyi avucuna alıp kalbini titreten çalışı değerini bulabildi. Perlman’ı Perlman yapan üstün müzikal özellikler salonun ortamında harcandı gitti. 1992’de İstanbul’a ilk geldiğinde onun basın toplantısını yönetmiş ve bir söyleşi yapmıştım. “Her şeyden önce kendinizi sürekli yenilemelisiniz” diyordu. “İki yüzüncü kez çaldığınız Brahms’ın konçertosunu, artık iyi çalıyorum diye hep aynı şekilde icra edemezsiniz. Her sefer bir değişiklik aramalısınız. Yenilik değilse de değişiklik.” Perlman için sanatçı kendi alanı olan müzik kadar dışardan, başka dallardan da beslenir.
Kendisi basket ve futbol maçlarına, poker partilerine, dostlarıyla uzun sohbetlere, Çin yemeklerine meraklı. Eşi ve beş çocuğu ise onun en büyük hazinesi. Evet, İstanbul’dan bir kuyrukluyıldız geçti ama biz onu bir pop şarkıcısı gibi ağırladık. Beethoven ve Cesar Franck’ın sonatında kim bilir ne renkler yaratmıştır. Yazık ki duyamadık. Ben o ortamda biraz daha kalamadım ve ilkyarıdan sonra akın akın ayrılan dinleyicilerden birisi oluverdim.
MİAM’da Kamran İnce’nin yapıtları
Cuma akşamı İstanbul çalkalanmış, yorgun düşmüş bir kentti. Sokaklarda aynı söylemdeki Atatürk çocukları vardı. Çağdaş Türkiye’nin aydın insanları bir araya gelmiş, birbirinin dilini anlayanlar birleşmişlerdi. Maçka Maden Fakültesi’nin salonuna girdiğimiz zaman boğazımızda, gözlerimizde biber gazının izleri vardı.
Ertesi günlerde kartopu gibi bütün Türkiye’ye yayılacak bir hareketin ilk ışıkları yakılmıştı. Sahnede ise Kamran İnce ve Cihat Aşkın gibi çağdaş Türkiye’nin övünç kaynağı sanatçılar vardı.
Onlar evrensel düzeyde besteci ve icracı olmaları bir yana, İstanbul Teknik Üniversitesi MİAM’ın (Müzik İleri Araştırmaları Merkezi) kurucu eşbaşkanları. Kamran’ın yapıtlarından oluşan konser çelist Reyent Bölükbaşı’nın anısına adanmıştı. Kamran İnce’nin Kayıp Dünya İçin Müzik, Asumani, Mavi Senfoni gibi yapıtlarının yer aldığı dinletiye Neva ve Yelda Özgen de ney ve kemençeleriyle katıldılar. Borusan kitaplığının MİAM kitaplığıyla birleştirilmesi de gecenin önemli bir haberiydi.
05.06.2013 Cumhuriyet