EVİN İLYASOĞLU
Allegro
Wagner sahneleyecek opera evimiz olmadığı için Metropolitan Operası’nın temsilini uzaktan da olsa canlı izleyebilmek etkileyici...
New York’taki Metropolitan Operası’ndan ayda bir, bazen iki kez prömiyerin canlı yayını yapılıyor. Dünyanın birçok kentine ulaşan bu yayında ses ve görüntü son derece nitelikli. Akmerkez Cinemapink’te geçen cumartesi akşamı Wagner’in Tristan ve Isolde operasının gala temsilini izledim ve çok etkilendim. Mayısa dek sürecek bu yayınlar arasında yılbaşına kadar, 22 Ekim’de Don Giovanni, 12 Kasım’da Tosca, 10 Aralık’ta Aşk İksiri temsilleri var. En büyük merakım, beş buçuk saat sürecek olan yayının salondaki izleyicileriydi: Çok yaşlı Wagner tutkunları mı, genç operaseverler mi yoksa raslantıyla gelenler mi? Salonun dolu olması, yılların opera tutkunları kadar gençlerin de olması sevindiriciydi.
MET’in dışından başlayan görüntülerde izleyicilerin yerleşmesi, perde aralarında orkestra şefi, başrol oyuncuları, eskiden o rolleri oynamış yaşlı sanatçılarla yapılan söyleşiler ve sahne arkası görüntüleri çok etkileyiciydi. Orkestrayı günümüzün büyük şeflerinden Simon Rattle yönetiyordu. Aradaki söyleşide o da Mariusz Treliski’nin MET prodüksiyonunu çok etkili bulduğunu, elinin altındaki MET orkestrasının çok iyi müzikçilerden oluştuğunu söylüyordu. Son yılların büyük “Wagner sopranosu” Nina Stemme, baştan sona aynı enerjiyle, şiirle müziği tümleştirdi. Mezzo soprano Ekatarina Gubanova da bir Wagner ustası. Tristan rolündeki tenor Stuart Skelton deneyimli bir Wagner operacısı. İkinci perdenin uzun düetinde Wagner’in besteciliği ve şairliği bir arada kendini gösteriyordu. Rejinin çeşitli buluşlarıyla bu prodüksiyonda tekdüzeliği yenmişlerdi.
Wagner operalarının özellikleri, uzun süreleri, geniş orkestra kadrosu, tarihi ve mitolojik konuları ve solistlerin şarkılarını adeta orkestrayla yarışırcasına söylemeleridir. Wagner operasının uzmanı olan sanatçılar özel, koyu bir ses rengine sahiptir. Müziği de librettoyu da kendi yazan besteci, aynı zamanda bir tarihbilimci, edebiyatçı, sosyolog ve filozoftur. Kimi müziksever Wagner’e derin bir hayranlık besler; kimi müzikseverse Wagner’e asla dayanamaz. Son yıllarda rejisörler sahnelerin görsel yönünü daha etkili kılmakta, uzun diyalogları ışık ve sahne oyunlarıyla süslemekteler.
Wagner Opera sanatını, bütün sanatların birleştiği sanat dalı olarak tanımlar ve Müzikli Dram olarak adlandırır. Müzik, tiyatro, plastik sanatlar, edebiyat, dans, ışık hepsi opera sanatını oluşturan etmenlerdir. Tristan ve Isolde operası ortaçağ şairi Gottfried van Strassburg’un öyküsüne dayanır. İksir ve istek, ölüm ve aşk temalarının işlendiği masal-gerçek karşıtlığında bir kurgudur. Aslında ortaçağda bir Viking gemisinde geçer. Bu prodüksiyonda geminin altındaki alanlar gerçekçi olduğu kadar fütüristik bir ortam sunuyordu: Bidonlar, demir merdivenler, dışarda köpüren deniz, dalgaların vahşeti ve demirlerle çerçevelenmiş sahnelerde kül renginin çeşitli tonlarındaki karanlığı, çevrede olduğu kadar dekor ve kostümlerde de yansıyordu. Bunlar herhalde tam Wagner’in düşündüğü simgelerdi. Shopenhaur’un pesimizmi, Feurbach’ın optimizmi, sürekli müziğin görkeminde buluşuyordu.
Artık İstanbulumuzda Wagner sahneleyecek bir opera evimiz olmadığı için böylesi bir temsili uzaktan da olsa canlı izleyebilmek etkileyici. Ayrıca bu ortamda hâlâ Wagner izleyicisi bulmak da sevindirici.
12.10.2016 Cumhuriyet