EVİN İLYASOĞLU
Allegro
TOPLULUĞUN YENİ CD’Sİ RAFLARDA
* Topluluk, Lila Müzik tarafından piyasaya sürülen CD’de gerek Erkin’in gerekse Saygun’un kuvartetlerinde bilge bir yoruma varmış. Her dinlediğinizde öyle ayrıntılar ve öyle renkler keşfediyorsunuz ki, bu ancak çalanların ses birliği, soluk birliği ve aynı düşünceyi paylaşmasıyla olası.
Borusan Quartet gerek topluluk, gerekse dağarcık olarak Türkiye’nin oda müziği tarihini aydınlatıyor. Borusan’ın desteğiyle ve ileri görüşüyle dünya müzik tarihindeki diğer örnekleri gibi kuruldu. Topluluk, Lila Müzik tarafından piyasaya sürülen CD’de gerek Erkin’in gerekse Saygun’un kuvartetlerinde bilge bir yoruma varmış. Her dinlediğinizde öyle ayrıntılar ve öyle renkler keşfediyorsunuz ki, bu ancak çalanların ses birliği, soluk birliği ve aynı düşünceyi paylaşmasıyla olası. Esen Kıvrak (1. keman), Olgu Kızılay (ikinci keman), Efdal Altun (viyola) ve Çağ Erçağ’dan (viyolonsel) oluşan topluluk, yıllanmış kuvartetler gibi birlikte soluk alıp verebiliyorlar.
Çağdaş Türk müziğinde ilk kez yaylı çalgılar kuvarteti yazan bestecilerden biri Cemal Reşit Rey (1904-1985), diğeri de Ulvi Cemal Erkin’dir (1906-1972). Her ikisinin de 1935 tarihli kuvarteti türün ilk örnekleridir. CD’deki yapıtlar 30 yaşındaki Ulvi Cemal Erkin’in yer yer izlenimci, yer yer hüzünlü, yer yer Anadolu modlarını ve aksak tartıların coşkusunu, yaylılardan elde edilen vurmalı karakteri işlediği kuvartetiyle başlıyor. Ahmed Adnan Saygun’un (1907-1991) 1. Yaylı Çalgılar Dörtlüsü ise 1947’de, besteci 40 yaşındayken yazılmış. Yapı olarak Klasik Dönem biçimine bağlı, içerik olarak o zamanın yeni dilini kullanan bir yapıt. Besteci Tasavvufi düşüncesini müziğiyle sergilerken makamsal ve pentatonik yapıyı işlemiş, aksak ritimlerde Anadolu ezgilerinin coşkusunu yaşatmış. Saygun’un nice yapıtı gibi mistik düşünceyle dünyasal coşkunun karşıtlığı burada da kendini gösteriyor.
Bu iki öncü bestecimizin arasında onların yıllarca öğrencisi olan şef Gürer Aykal’ın kuvarteti sürpriz olarak yer alıyor. Sanatçının 1967 tarihli dörtlüsü tek bölümlü. Erkin ile Saygun arasında birdenbire 20. yüzyıl başındaki Schönberg-Şostakoviç ortamına giriyorsunuz. Aksak tartıların kıvraklığına karşın topluluk içindeki sololar gizemli öyküler anlatıyor. Solo çalgının arkasındaki diğer çalgılar salkım seslerle bir taban örüyor. Her bir modül bir diğerine zıt tempoda ama gizemselliğin ortak paydasında gelişiyor. Aykal dört yaylı çalgının herbirinin kendine özgü tınısını irdeliyor.
Mehmet Nemutlu ve Hasan Uçarsu gibi müzik adamlarının açıklamaları kitapçığa ayrı bir değer katmış.
Eskiden Türk bestecilerinin yapıtları çalındığında konser dinleyicisi dudak bükerdi. Oysa iyi yorumlanmış, uğraşılmış yapıtlar gerek canlı yorumda gerekse kayıtta kendini gösteriyor, ilgi derliyor. Artık baştan sona Türk bestecilerine ayrılmış CD’ler üretmek de cesaret işi değil, Türkiye’de çağdaş müzik düzeyinin göstergesi.
29.05.2013 Cumhuriyet