EVİN İLYASOĞLU
Allegro
41. İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ
* Onur Ödülü’nü alacak olan Pekineller, çağımızın müzik dünyasındaki ayrıcalıklı sanatçıları. Üstün müzik yetenekleri ve eşi az bulunur disiplinleriyle ikiz olmayı bir zenginlik haline getirmişler. Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ne değer görülen Penderecki ise 20. yüzyılı 21. yüzyıla bağlayan en önemli bestecilerden. Toplumsal acıları işlemesi, çocukluğunun Polonya’daki anılarına dayanıyor.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı bu yılki “Onur Ödülü”nü Pekineller’e, “Yaşam Boyu Başarı Ödülü”nü ise Polonyalı müzik adamı Kryzstof Penderecki’ye sunuyor.
Pekineller, çağımızın müzik dünyasındaki ayrıcalıklı sanatçılar. Üstün müzik yetenekleri ve eşi az bulunur disiplinleriyle ikiz olmayı bir zenginlik haline getirmişler. Yalnız müzik değil; tarih, güzel sanatlar, felsefe, sosyoloji, uzak coğrafyaların kültürleri de onları besleyen kaynaklar olmuş. Müzikte ise bestecinin dünyasında katıksız yalınlık elde etmeyi amaçlamışlar. Yıllar içinde kaç kez çaldıkları, kayda aldıkları yapıtları her konserde ilk kez gibi, yepyeni renkler ve özelliklerle yorumlamışlar.
Annelerinin piyanistliği, babalarının onları Avrupa’da emin ellere teslim etmesi, en ünlü müzik kurumlarında doğru zamanda doğru eğitimcilerle çalışmaları büyük şansları. Türkiye kadar Avrupa ve Amerika’daki efsane hocalarla eğitildiler. 1984’te Karajan tarafından Salzburg Festivali’ne davet edilmeleri meslek yaşamlarındaki dönüm noktasıydı. Leonard Bernstein “Batı Yakası Hikâyesi”nin iki piyano versiyonunu onlar için düzenledi. J. Loussier ve Bob James caz dünyasının kapılarını açtı. Önde gelen plak şirketleriyle satış rekorları kıran kayıtlar yaptılar. Son yıllarda zamanlarının çoğu sosyal projelerle geçiyor. Birikimlerinden yararlanarak genç yetenekleri desteklemeye ve Türkiye’deki müzik eğitim sistemini güçlendirmeye koyuldular. “Dünya Sahnelerinde Genç Müzisyenler” projesinde gençleri sahneye hazırlarken Pekineller’in onlara verdiği öğütler gerçek bir altın değerinde.
Çağın acılarını seslendiren besteci
Penderecki 20. yüzyılı 21. yüzyıla bağlayan en önemli bestecilerden. Toplumsal acıları işlemesi, çocukluğunun Polonya’daki anılarına dayanıyor. Hiroşima Kurbanlarına Ağıt, Canticum Canticorum, Auschwitz Oratoryosu, acıyı seslenen sadece birkaç yapıtı. 1956’dan sonra Polonya dışındaki dünyanın sesini duyup, çağın öncü bestecilerini tanımaya başlamış. Ve hep insanı anlatmış: Tanrı’nın önündeki insanı, insanın insan üstüne kurduğu egemenliği, insanın başkaldırısını. Geleneksel çalgılar ve insan sesi üstüne bir bilim adamı titizliğiyle deneyler yapmış, yeni tınılar ve yeni bir notalama sistemi geliştirmiş. Sonra köklerini araştırıp yeni buluşlarıyla birleştirmiş ve kendi müzik dilini oluşturmuş. Şimdi yapıtlarında eski deneyleriyle yeni duyumlarını birleştiriyor, gelenekselle yeni çağı tümleştiriyor ve bir senteze varıyor.
Kendi kuşağı içinde en çok evrensel ödüle sahip olan besteci, aynı zamanda şeflik kariyerini de sürdürmekte. Nice yapıtı Mutter, Rostropoviç gibi ünlü solistler tarafından bestecisiyle işbirliği sonucu seslendirilip kaydedilmiş. Yapıtlarındaki dramatik anlatımla bugün “yeni-romantik” akımın bir üyesi olarak kabul ediliyor.
22.05.2013 Cumhuriyet