EVİN İLYASOĞLU
Allegro
Ne acıdır ki, Cemal Reşit Rey’in ölümünün ardından özel eşyaları ve nice yapıtı darmadağın oldu. Notalarına ulaşmak sorun olduğu için yapıtları da çok az çalınıyor. Yine de bütün bunlar onu üzmüyordur. Ama son yıllarda, Onuncu Yıl Marşı’nın değiştirilip pop müziğe dönüştürülmesi mutlaka onu çok rahatsız ediyordur.
Cumhuriyet Bayramı geldiğinde, Cemal Reşit Rey’in (1904-1985) kuşaklar boyunca dillerden düşmeyen Onuncu Yıl Marşı, her yerden yükselir. Bu marşın yazılış öyküsü ise o zamanki devlet adamlarının kültür düzeyini sergiler. Cumhuriyet’in onuncu yıl kutlamaları için 1933’te bir marş yarışması düzenlenmiştir. Güfte Faruk Nafiz Çamlıbel ile Behçet Kemal’in ortak çalışmasıdır. Müziğin son seçimi, Atatürk’ün huzurunda yapılacaktır.
Cemal Reşit Rey’e de zamanın Cumhuriyet Halk Partisi genel sekreteri (sonradan Başbakan) Recep Peker’den bu yarışmaya katılması için emir gelir: “Öyle bir marş isteniyordu ki, asker, polis, sivil herkes söyleyebilsin. Oturdum, düşünmeye başladım. Hangi melodiyi yakalasam bir türlü rahmetli biraderime beğendiremiyordum. Tam dokuz kere yazıp, yırttım. Derken mehter takımının ritmi geldi aklıma. Girişte, sol eldeki baslara o ritmi yerleştirdim. Ve nihayet biraderime beğendirebildim.”
Çağdaş Türk müziğini yaratan en önemli öncüdür Cemal Reşit Rey. Ağabeyi Ekrem Reşit, kültürlü bir tiyatro yazarıdır. Babaları son Osmanlı dahiliye nazırlarından Ahmet Reşit Bey, Sevr’e karşı çıkarak istifa etmiş bir devlet adamı, annesi Osman Hamdi Bey’in yeğenidir. Dolayısıyla Cemal Reşit, güçlü bir Osmanlı ailesinden gelmedir.
Cemal Bey Ankara’ya gidip, jüriye marşını dinletmeye koyulur, piyanoda kendi kendine eşlik etmektedir. Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan “Türküz Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi” dizesinde, Cumhuriyet kelimesinin ikinci hecesi için şöyle bir eleştiri getirir: “Cumhuriyet kelimesinde müzik majör tondan minöre geçiyor. Malum, minör küçük demektir. Yoksa siz, bir Osmanlı ailesinin çocuğu olarak, Cumhuriyet’i hâlâ küçük mü görüyorsunuz?
” Rey’in Napolyon vurgusu
Cemal Bey olayı sonradan dehşet içinde ailesine aktarır: “O an için kellemin uçtuğunu düşündüm, salon beynime yıkıldı sandım.” Ve hemen şöyle bir yanıt bulur: “Efendim, minör küçük demektir, haklısınız, ama müzikte o manâda kullanılmaz. Beethoven Napolyon’un kahramanlıklarına hayrandı. Ona adadığı, (ama sonra diktatörlüğünü öğrenip ilk sayfasını yırttığı) Eroica senfonisinin ikinci bölümü do minör tonundadır. Sanıyor musunuz ki Beethoven, Napolyon’u küçük görüyordu?” Jüriden bir başkası da Fransızların Marseillaise’inin bir kahramanlık ezgisi olduğu halde minör tonu kullanıldığını söyler. Sonunda Cemal Reşit Rey’in Onuncu Yıl Marşı kabul edilmiştir. Ucunda, ödül olarak para pul yoktur. Zaten işin maddi yönü de Cemal Bey’in umurunda değildir. Onuncu Yıl Marşı, seksen iki yıldır hâlâ her yerde, her dönemde çalındığına göre, o en büyük ödülünü almıştır.
Ne acıdır ki, ölümünün ardından özel eşyaları ve nice yapıtı darmadağın oldu. Notalarına ulaşmak sorun olduğu için yapıtları da çok az çalınıyor. Yine de bütün bunlar onu üzmüyordur. Ama son yıllarda, Onuncu Yıl Marşı’nın değiştirilip pop müziğe dönüştürülmesi, mutlaka onu çok rahatsız ediyordur. Bir konuşmasında özgün eserlerin değiştirilmesine değinir: “Bazı çevreler, gençlerin Klasik Türk müziğini sevmesi için o güzelim parçaları garip kılıklara sokuyorlar. Bu çok yanlış bir tutumdur. Mesela Leonardo de Vinci’yi tanıtmak için La Joconde (Mona Lisa portresi) tablosunu, karikatür şeklinde mi yapmak gerekir?”
Son yıllarda, Kenan Doğulu, “Okullarda aksi bir tavırla söyletilen bu marşı, sevimli bir hale getirdim” dediğinde Cemal Bey’in öğrencileri çok tepki göstermişlerdi. Araya ucuz ‘ritim box’ marifetleri serpiştirilmesini, ritimsel yapıyla oynanmasını; pes, donuk bir sesle dinamik özelliğine dikkat edilmeden tek düze söylenmesini eleştirmişlerdi. Neyse ki Onuncu Yıl Marşı raflarda unutulmuş, kimsenin artık söyleyemediği, küflenmiş bir marş değil. Bugüne dek doğallığıyla yediden yetmişe kaç kuşak yetiştirdi. Yine Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında, her yerden yükselecek.
Müzik dünyamıza hizmeti geçmiş bir aydındı
Dün toprağa verdiğimiz Arda Aydoğan (1963) bir opera sanatçısıydı. 1994-2004 arasında Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nun yöneticiliğini yaptı. Orada bir orkestra ve opera kurdu, çeşitli müzik dallarını kapsayan festivaller düzenledi. Onunla birlikte soprano Zehra Yıldız’ın ölümü ardından kurulan Zehra Yıldız Kültür ve Sanat Vakfı’nın kurucuları arasında yer almıştı. Halen Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’nin Genel Sanat Yönetmeni idi. Yaratıcı fikirleri ile müzik dünyamıza hizmeti geçmiş bir aydınımızdı.
28.10.2015 Cumhuriyet