KEMAL KÜÇÜK
Diapason
Biliyorum iki şeyi unutmamak gerek. Birincisi Türkiye’nin alt yapısı bu haldeyken opera-balenin bir üst yapı kurumu olduğunu… İkincisi, ülkenin genel sosyal seviyesinin birleşik kaplar kuralı gereği 0pera-balenin seviyesine aynen yansıyacağını… Ama yine de artık köklü sayılacak bir kurumun sanatsal ve idari dekadansına seyirci kalmayıp, manzara-yı umumiyeyi gözler önüne sermek gerek.
Yeni sanat sezonu bu ay açılıyor ve Devlet Opera ve Balesi’nin 6 ayrı şehirdeki müdürlüklerinin yarısının Kasım ve Aralık ayı programları bile ilan edilemedi! Bu, kurumun tarihinde bir beceriksizlik rekoru olsa da, DOB’un son bir yıldaki idari ve sanatsal işleyişini bir parça takip edebilenler için bir sürpriz değil. Öyle ki, geçen yıl Temmuz ayında Genel Müdürlüğe vekaleten getirilen Selman Ada, verdiği ilk röportajında ne vaatlerde bulunduysa çoğunun tersini yaptı. Neresinden başlamalı?
Önceki Genel Müdür Rengim Gökmen’in 6 ayrı şehirdeki opera müdürlüklerinin Sanatsal ve İdari insiyatiflerini büyük ölçüde tekelinde toplayarak neredeyse birer Şube Müdürlüğüne çeviren merkeziyetçi yönetimine karşı, kurumlara eskiden olduğu gibi kendi sanatsal kararlarını almada esnek davranacağını belirten Ada, eskiyi aratır bir tek adam yönetimi kurdu. Öyle ki, kendi atayıp sonra görevden aldığı Müdürleri bir kenara bırakıyorum, kurumlardaki Baş Rejisör, Sanat Danışmanı gibi sanatsal program hazırlamada etkili olacak görevlere gelip- gidenleri takip etmek imkansız hale geldi. Ada, kendi atadığı bu görevlileri çok kısa sürelerle görevden almada da rekor kırarken, yeni gelip de istifa edip gidenleri biz de sayamaz olduk. Sanatsal sürekliliği böylesine kopmuş kurumlarda yıllık program hazırlama başarısını gösterebilen müdürlüklerin programları da tamamen Ada’nın kişisel beğeni ve isteklerine uygun şekilde budanmaktan kurtulamadı. Geçen sezon sonunda biletleri satışa çıktığı gün Ada’nın emriyle iptal edilen eserler, bu yılın programının gecikmesinin nedeni olan yönetim şeklinin sinyallerini zaten veriyordu. Göreve geldiğinde OPUS Dergisine verdiği röportajda, “Barok operalar yanında çağdaş eserlere de nihayet yer verilecek” diyen Ada, bu yıl 6 ayrı opera kurumu içinde sadece İstanbul’da yer alacak olan tek barok opera, Hendel’in Jül Sezar Operasını, son anda programdan çıkarttırdı. Büyük ilgi çekmesine karşın kaldırılan bu eserin yerine geçen yıl gişesi düşük olduğu gibi iyi eleştiriler de almayan La Sonnanbula’yı programa koydurdu. Antalya’da büyük başarı kazanan Herkül ve İstanbul’da dekoru, kostümü ve hazır rejisi ile bekleyen Beyazit, yine Ada’nın “gadrine uğrayan” Barok opera örnekleri. Ada, yine açıkladığının tamamen aksine yeni sezonda hiç bir çağdaş esere yer vermedi.
Etik anlayış mı dediniz?
Selman Ada’nın, bir yıl önce, 23 Ekim 2014’te El Cezire televizyonuna verdiği röportajdaki soru ve cevap şöyle: “Sizin kendi besteleriniz ve eserleriniz de var, bunları sahneleyecek misiniz?”. “Görevim süresince pek sahnelemeyi düşünmüyorum, yanlış anlaşılmalara mahal vermemek için. Belki bir yılbaşı konseri verebilirim ancak ona da henüz karar vermiş değilim.”
Ne kadar sanat ve yönetim ahlakına uygun bir yaklaşım değil mi? Ve şimdi yeni sezonun sahnelenmesi kesinleşmiş(ama tümünün tarihleri belirlenmemiş!) programına bakıyoruz. İnanılır gibi değil!
Selman Ada’nın Ali Baba adlı komik operası her yerde, onun olmadığı yerde yine kendisi’nin Aşk’ı Memnu’su var, onun olmadığı yerde yine kendisinin Mavi Nokta adlı operası var. Ayrıca Başka Dünya adlı yeni operası da var! Hadi sırayla bakalım:
Ankara- “Ali Baba & 40” (sahneye koyan Mehmet Balkan), Antalya- “Ali Baba & 40” (sahneye koyan: Mehmet Yılmaz), Mersin- Ali Baba & 40 (Sahneye koyan: açıklanmadı!) Samsun- Aşk-ı Memnu (sahneye koyan: Bertan Rona), İstanbul- “Başka Dünya”(sahneye koyan:Yekta Kara), İzmir- “Mavi Nokta” (Sahneye Koyan: açıklanmadı!)
Yanlış okumadınız, bu sezon 6 operamızda Selman Ada’nın tüm sahne eserleri yer alıyor. Bu da yetmemiş olacak ki, bu yılki Aspendos Festivalinde sahnelenen tek opera yine Ali Baba & 40!... Şimdi seçime kadar kuruma göz kulak olacak yeni Kültür Bakanına “DOB Ali Babanın çiftliği mi?” diye sormak hakkımız değil mi?
Üstelik Selman Ada’dan başka bir Türk bestecisinin eseri opera programında yok. İki yıl önce İzmir’de hasılat rekoru kıran Tevfik Akbaşlı’nın “Muhteşem Süleyman” operasını İzmir’in ısrarlarına karşın programa koydurtmayan Ada, yerli opera repertuarının gelişmesine böyle yardımcı oluyor!
Festivaller tam festival!
Bir yıl önce “Her festival yerinden yönetilecek. Lojistik açıdan bu adım önemli tasarruf imkânı verecek” diyen Ada, görünen o ki, bakanlığın gözüne girmek için lojistik tasarrufu yaparken asıl seyirciden de büyük tasarruf etmiş! İstanbul Opera Festivali ile Aspendos Festivali bu yıl büyük seyirci kaybı yaşarken, Bodrum Bale Festivali, Bodrum’un geleneksel seyirci potansiyeli ve programının nitelikli oluşuyla seyirci sayısını koruyor. Göreve geldikten sonra, Denizbank’ın sponsorluktan çekilmesine karşın yeni bir sponsor bulamayan Ada, İstanbul Opera Festivali’ni çok daha dar imkanlarla, zayıf bir programla ve tanıtımı yapılamayan bir festival olarak zaten bu sonuca mahkum etmişti. Aspendos ise tarihinde ilk kez üç konser iki yerli bale ve bir yabancı opera ile idare etmenin cezasını çekiyor. Tek yabancı topluluk ise Kore Ulusal Operası vereceği tek temsille “Uluslar arası” adını kurtarıyor! Geçmişte 7-8 bin seyirciye oynanan eserler, gerçi son yıllarda seyirci kaybetmeye başlamıştı. Ancak bu yıl Ateşkuşu/İlkbahar Ayini Bale temsili yaklaşık 300 biletli seyirci ile oynandı. Bu, genel Müdürlüğün geniş (ve bazıları akraba) bir idareci kadrosu ile gitmesi gazetelere haber olan Aspendos gibi önemli bir festival için çok üzülünecek bir rakam.
Ne kadar temsil, o kadar hasılat mı?
Aspendos’un geleneksel atmosferi ve program anlayışına uymayan Ali Baba’nın ne kadar izleyici topladığını önümüzdeki günlerde öğreneceğiz. Bir yıl önce, “Telif ödeme konusunda sorunumuz yoktur. Gişe hasılatıyla telif ücretleri arasındaki oran esastır.” diyen Ada, Telif Kurulu’nun da Başkanı. Hangi esere ne kadar telif ödeneceğine o kurul karar veriyor. En yüksek telif Opera eserlerine veriliyor oran ise esere göre takdir ediliyor. Genel Müdür, İstanbul’da bu yıl sahnelenecek yeni operası “Başka Dünya” nın önce 8 kez sahnelenmesini buyurmuş. Ancak tam tarihler belirlenip, program basılacakken, ikinci bir emirle bunu 12’ye çıkartmış. Bu son yıllarda yeni bir eserin başlangıçta ortalama 5 kez sahnelendiği operamızda bir rekor. Seyirci ilgisi ölçülmeden 12’ye çıkarılması da yeni bir rekor. Bu tabloyu gören herkes şu soruyu soruyor? Sayın Genel Müdür, seçimden sonra bana dokunan olsa bile, sezon programı işleyeceğine göre bari gişe hasılatından birikimimi yapayım mı dedi acaba?.. Tabii bunun yanıtını ancak kendisi verebilir. Çetin Altan eski bir yazısında “bir gazete’nin zor durumda olduğunu, çaycı gecikmeye başladığında anlarsınız” demişti. DOB’da çaycıyı gözlemeye gerek yok, sezon programına bakın yeter!
Ekim 2015 - Milliyet Sanat