EVİN İLYASOĞLU
Allegro
Yitirdiğimiz Nazan İpşiroğlu hepimize yeni ufuklar açtı.
Nazan İpşiroğlu tanıdığım en “entelektüel” insanlardan birisiydi. Titiz bir araştırmacı, çok yönlü bir düşünür, imge gücünü yüreklilikle genişletebilmiş bir yaratıcıydı.
Birlikte katıldığımız panellerde sanat disiplinleri arasında kurduğu köprülere hayran kalmışımdır.
Felsefe ve müzik eğitimini bir arada yürütmüş, sanat dalları arasındaki etkileşimleriortaya koyan denemeleriyle düşün dünyamıza derinlikler sunmuştu. Çağdaş eğitim, çağdaş kültür, yaratıcı toplum üstüne yazdıkları da diğer çalışmaları gibi yerel değil, evrensel değerler taşıyordu. Müzik dünyamıza kazandırdığı kitaplar kendi derin kültüründen, aldığı klavsen eğitimi, oda müzikçiliği ve özellikle Barok dönem üstüne araştırmalarından kaynaklanıyordu.
Belli bir çağa saplanmadan, sanat dalları arasında tarihten bugüne uzanan karşılaştırmaları başlı başına yaratıcılık içeriyordu. J.S. Bach, klavsen ve Barok müzik üstüne inceleme ve saptamaları hepimize yeni ufuklar açmıştır.
Ne rastlantı ki şu sıralarda onun “Mozart ve Verdi’de İnsan- Sihirli Flüt ve Aida” (Pan Yayıncılık) başlıklı kitabını incelemekteyim. Kendisine telefon edip, böylesine geniş imge gücünü kanatlandırdığı için kutlayayım diye düşünüyordum.
Mozart’ın son operası Sihirli Flüt’te konuyu oluşturan temel kavramları 18. yüzyıl sonu- 19. yüzyıl başı Avrupa’da yaşanan toplumsal değişimin ışığında ele almış, bunların bestecilerin kişiliğine ayna tuttuğunu ileri sürmüş. Tanıtım yazısında şöyle diyordu: “Sihirli Flüt’teki başkişilerin karakterleri birbirinden çok farklı. Bu farklı karakterlerin çoğu Mozart’ın kişiliğinde toplanmış.
Mozart’ı bu bağlamda ele alınca çalışmamın çıkış noktası onun yaşam karşısındaki duruşu ve insan anlayışı oldu.” Verdi ile Mozart arasında da temel bir ortaklık üstünde duruyor, “Her ikisi de insanı, yaşadığı toplumdan soyutlamadan etiyle, canıyla yaşayan varlıklar olarak algılıyor ve kişiliklerini, birbirleriyle ilişkilerini müzik diliyle ifade ediyorlar.
Sihirli Flüt ile Aida’nın temel kavramlarını bu açıdan karşılaştırdım,” diyordu. Nazan Hanım’ın kitaplarını birkaç kez okumak, her seferinde daha da derinlerde yatan aydınlığı bulmak gerek.
26.8.2015 Cumhuriyet