Gençlik yıllarımdan beri onun yayımladığı Orkestra Dergisi’ni okur, her sayıyı merak ederdim
Panayot Abacı çok yönlü bir aydınımızdı. Ölümüyle müzik dünyamızda bir dönem kapandı. Gençlik yıllarımdan beri onun yayımladığı Orkestra Dergisi’ni okur, her sayıda ne gündem yaratacak diye merak ederdim. Kimi besteci, yorumcu ya da müzik yazarı Orkestra’nın sayfalarında birbirlerine düşerlerdi. Bugünkü rengârenk, alımlı fotoğraflarla süslü sanat dergilerinden birisi değildi Orkestra.
Ama nice müzik otoritesinin özgür söylemini barındıran bir kürsü gibiydi. Panayot Bey herkese, her tartışmaya açıktı. Örneğin Hikmet Şimşek, uzun süre derginin sütunlarında yer almış, çeşitli sürtüşmelerini orada yayımlamıştı.
Dergide Saygun’dan Cemal Reşit Rey’e, kimlerin imzası yoktu ki. Doğrudan besteci ya da yorumcuların metinleri kadar, müzikoloji, eleştiri, müzik-edebiyat ilişkileri de derginin konusu olabilirdi. Son yıllarda taa 1950’lerden kalma yazıları yeniden yayımlaması bile gündem yaratıyordu.
Panayot Bey’i Cemal Reşit Rey kitabımı yazarken, 1997’de daha yakından tanıdım. Cemal Bey, bütün özgün el yazması eserlerinin Filarmoni Derneği’nde korunmasını noter onayı ile vasiyet etmiş. Panayot Bey de onları yıllarca çelik dolaplarda korumuştu.
Panayot Bey, Cemal Bey çalışmamdaki ciddiyetime inandıktan sonra bana kimi fotograf ve belgeleri verdi. 1945’te Afif Tektaş, Cemal Reşid Rey zamanında kurulan Filarmoni Derneği’nin nice organizasyonunu gerçekleştirmiş, yıllarca İDSO’ya derneğin katkılarını sağlamıştı. Onu gençlik yıllarından beri tanıyan, birlikte müzik yapmış dostu besteci Yüksel Koptagel anlatıyor: “Çok akıllıydı, büyük organizatördü. Daha opera AKM’ye geçmeden, Maksim’deyken Müzik Kulübü kurmuştu. Bugüne kadar koruduğu Filarmoni Derneği’nde hep genel sekreter olarak kaldı, hiç başkan olmak istemedi. Cemal Reşit Rey 1948’de ikimizin oda müziği yapmasını önermişti. O zaman moda olan beyaz çoraplarıyla çok şık, bir jöndü. Birlikte keman-piyano eserleri çalıştık. Şehir Orkestrası’nda, Radyo Orkestrası’nda, Hamit Alacalıoğlu’nun kurduğu İstanbul Oda Orkestrası’nda çaldı. Bazen keman, bazen viyola çalardı. O zamanlar oda müziği notalarını yurt dışından getirtiyordu. İlk kez Barok müziğin nice eserini onun sayesinde tanıdık. Opera orkestrasında üniversite mezunu olan çok az üyeden birisiydi.
Cemal Reşit Rey Salonu’nda birlikte Aydın Gün’ün yardımcılığını yaptık. Onun organizatörlüğünü daha yakından tanıdım.”
İstanbul Opera Orkestrası’nın baş flütçüsü Nazım Acar da onunla nice yıl birlikte çalmış: “Senfoni Orkestrasıyla Opera Orkestrası aynıydı o zamanlar. Sabah Opera’nın, öğleden sonra Senfoni’nin provalarında, sonra Semih Argeşo’nun topluluğunda, akşam da operanın temsillerinde gidip çalardık. Panayot çok bilgili ve kültürlüydü. Filarmoni Derneği sayesinde nice solistimiz ortaya çıktı. Hâlâ da Ortaköydeki Feriye Salonu’nda 15 günde bir konserler düzenliyor, gençlere imkân veriyordu.”