EVİN İLYASOĞLU
Allegro
Borodin Quartet, 70. yıl kutlamalarını dünya üstünde büyük bir turne düzenleyerek gerçekleştiriyorlar; neredeyse iki gecede bir dünyanın bir başka sahnesinde çalıyorlar.
43. İstanbul Müzik Festivali “Yaşam Boyu Başarı Ödülü”nü, 70. yılını kutlayan Borodin Quartet’e verdi. Topluluğun kurucuları 1969’da çağımızın büyük bestecisi Şostakoviç ile çalışma şansı bulmuşlar. Ve bu ilk üyeler sonrakilere su damlacıkları gibi deyişlerini aktarmışlar. 1945’ten bu yana sanatsal değerlerini, birbirlerine bağlılıklarını ve kendilerine özgü “Rus” sesini korumaktalar. 70. yıl kutlamalarını dünya üstünde büyük bir turne düzenleyerek gerçekleştiriyorlar; neredeyse iki gecede bir dünyanın bir başka sahnesinde çalıyorlar. Mayıs ayında Şostakoviç’in 15 dörtlüsünü Vancouver’de artarda seslendirmeleri tarihi bir olaydı.
Bir kuvartetteki dört çalgının uzun süre yan yana çalıp hep üst düzeyde kalabilmesi, yorumcuların müziksel görüş birliği kadar birbirlerinin tınısını hatta soluğunu tanımasını gerektirir. Nitelikli bir kuvartet (birinci keman, ikinci keman, viyola ve viyolonsel) aslında bir senfoni orkestrasının özeti gibidir. Bu çekirdek kadro birbirine kenetlenmişse yıllar boyu aynı ailenin üyeleri olarak yaşamını sürdürür. Borodin Quartet Aya İrini’deki konserde ünlü piyanist Boris Berezovsky’nin katılımıyla Dvorak’ın piyanolu kentetlerini sundular. Berezovsky, Borodin Quartet ve Dvorak’ın birleşimi İstanbul Festivali tarihine çok önemli bir not düştü.
Şengezer’in dünyası... AKM’nin kocaman sahnesinde büyük opera ve bale prodiksüyonlarının yapıldığı günlerdi. Perde açıldığında dekor ve kostümüyle bi- zi yapıtın zamanına ışınlayan isimlerin başında geçen hafta yitirdiğimiz Osman Şengezer vardı.
1960’tan itibaren 650’ye yakın prodüksiyona imza atmıştı. “Bence Dekor ve Kostüm” adlı kitabında şöyle yazıyordu: “Sahnede kullanılması gereken şeyler, sıradan şeylerdir, ama sahne tasarımcısının önce bakış açısının sonra yorumunun şekline büründüğü yeni bir araç ve amaç kazanır... Dekor ve kostüm, bir ordunun ortak çalışması ile gerçekleşir”.
Bizler koltuğumuza oturup sahneyi izlemeye koyulduğumuzda doğal olarak bu perde arkasındaki ordudan hiç haberimiz yoktur: Maketçiler, teknik ressamlar, marangozlar, tornacılar, demirciler; realizatör, ressam, boyacı, bez işçisi, alçı işçisi, heykeltıraşlar; aksesuvarcı, taforcu, sahne taşıyıcı, kurucu, mekanik işçiler; terziler, giydirici terziler, şapka ve çiçekçiler, kuaförler, perukacılar, makyajcılar, ışıkçı ve elektrikçiler, kondüvitler, sahne müdürleri, fotoğrafçılar..
Seyircinin bilmediği ayrıntılar...
Dekor-kostümü yaratırken sanatçı seyircinin düş gücünü sınırlamadan, onu koşullamadan senteze varmak sorumluluğunu duymalıdır. İzleyicilerin bilmediği ne çok ayrıntı vardır! Örneğin dekorun akustikle ilişkisi: “Provada bir de bakarsınız dekorun ortasına yerleştirdiğiniz bir panodan ses yankılanıyor, ya da bir yüzey, sesi yutuyor. Yüzeylerdeki sesi etkileyecek gözeneklilik, pürüzlülük, esneklik gibi malzemeye özgü özellikler incelenmeden yola çıkmamalıdır.”
“Butafor Atölyesi”ni bilir misiniz? “Şamdan, kılıç, mızrak, ölü bir tavuk, altı katlı bir düğün pastası, saplanınca içine giren hançer, yapma çiçek, kemerler, çantalar bu atölyenin işidir.” Bir dekoratör tüm atölyeleri denetleyebilmek için dikişten, resimden, boyacılıktan, tahta işçiliğinden, elektrikçilikten ve doğal ki müzikten anlamalıdır. İşte böylesine bilge ve yaratıcı bir sanatçımızdı Osman Şengezer.
10.6.2015 Cumhuriyet