EVİN İLYASOĞLU
Allegro
Piyanist Özgür Aydın ve keman sanatçısı Midori 6 Eylül’de Düsseldorf’taki Museum Kunstpalast’ın Tonhalle’sinde konser verecek
Midori ve Özgür Aydın’ın programı yürekli bir seçim. Artık dünya üstünde kendilerini kanıtlamış, ne çalsalar iyi çalacaklarından kuşku duyulmayan bu ikili, sandviç yapma gereği duymadan, baştan sona çağdaş bir program hazırlamışlar.
Dünyanın ünlü kemancılarından Midori ve değerli piyanistimiz Özgür Aydın, 6 Eylül’de Düsseldorf’taki Museum Kunstpalast’ın Tonhalle’sinde salt çağdaş bestecilerden oluşan bir konser verecekler. Bu haberi okuduğum zaman “büyük bir yüreklilik” diye yorumladım. Sonra düşündüm ki içinde yaşadığımız çağın her sanat dalındaki yenilikleri izlerken neden müzikte böyle bir programı yadırgıyoruz? Şimdiye dek salon dolmazsa, bilet satılmazsa kaygısı bir yana, özellikle Türkiye’deki yorumcular için konservatuvarda eğitimini görmedikleri bir dilde konuşmak zor geldi. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında ve yirmi birinci yüzyılda yaşayıp yeni bir müzik dili arayan bestecileri çalmak için o dile “aşina” olmak gerekti. Konser organizasyonları tanınmamış çağdaş bestecileri ancak çok ünlü yorumcuların sunumuyla kabul ettiler. Örneğin geçen yıl Argerich ve Kremer gibi dünyanın zirvesindeki sanatçılar Weinberg’in keman sonatlarını çaldığında salonu dolduran İstanbul dinleyicisi şok geçirdi. Oysa önyargılarına tutsak olup kendini salondan atmak için dakikaları sayacağına müziği dinlese belki bir şeyler bulacaktı. Çağımızın en büyük kemancılarından Anne Sophie Mutter, her yıl yepyeni çağdaş bir dağarcık hazırlıyor ve her konseri dolup taşıyor!
Midori ve Özgür Aydın’ın programı da böylesi yürekli bir seçim. Artık dünya üstünde kendilerini kanıtlamış, ne çalsalar iyi çalacaklarından kuşku duyulmayan bu ikili, sandviç yapma gereği duymadan, baştan sona çağdaş bir program hazırlamışlar. Kuşkum yok ki her zamanki klasik- romantik dağarcıklarıyla çalsalardı bu konsere harcadıkları çalışmanın ancak dörtte biri bir zaman yetecekti. Neden kendilerini böylesine yordular diyorsanız, bu bir sanatçı sorumluluğudur. İçinde yaşadığı çağın emek veren bestecilerine karşı bir sorumluluk. Unutmayalım ki bugünün sanatı bugünün tarihini yazıyor.
Programlarına göz atalım: Çağımıza yön veren en büyük iki bestecinin yapıtları yer alıyor: Yunan asıllı Yannis Xenakis’in 1979’da yazdığı Dikhtas ve 21. yüzyılın Bach’ı olarak anılan Rus asıllı besteci Alfred Schnittke’nin 1994’te yazdığı 3. sonat. Finlandiya’nın Paris’te yaşayan ünlü kadın bestecisi Kaija Saariaho’nun (1952) 2009’da bestelediği Calices adlı yapıtını Avusturyalı kadın besteci Olga Neuwirth’in (1968) 1996’da bestelediği Quasare/ Pulsare adlı yapıtı izliyor. Amerikalı besteci Stephen Hartke’nin 2011’de bestelediği keman-piyano için 6 bölümlü Netsuke’den sonra konser, Finlandiya’nın ünlü bestecisi Magnus Lindberg’in (1958) 1979’da yazdığı sonatıyla bitiyor.
Keman piyano dağarcığı için böyle bir programı düzenlemek bile ne biçim bir araştırma ürünü. Umarım bu konserin canlı kaydı yapılır ve CD olarak piyasaya çıkar. Dinleyici çağdaş yapıtları birkaç kez dinledikten sonra onların köklerini ve bugüne nasıl ulaştıklarını daha iyi anlıyor.
3.9.2014 Cumhuriyet